Kanser
Önceleri tedavisi neredeyse imkansız olan ölümcül bir hastalık olan kanser, günümüzde adını daha fazla duyduğumuz, kısmen daha az duygusal tepki gösterdiğimiz , genellikle ‘artık herkesin başına geliyor’ şeklinde ifade ettiğimiz, tedavisinin mümkün olduğu ve her geçen gün tedavide yeni bilgilerin eklendiği bir hastalık haline gelmiştir.
Her ne kadar geçmişte soğuk, ölümü çağrıştıran hatta sonunu ölüm olarak tanımladığımız bu hastalığın hissettirdikleri kısmen değişmiş olsa da değişmeyen tek gerçeklik; kanser hastalığına sahip olan bir bireyin ölüme kendini diğerlerine göre daha yakın hissetmesi ve ölümü beklemesidir.
Kişi kanser tanısını almasıyla birlikte psikolojik ve fizyolojik süreçlerden geçmektedir.
Fizyolojik süreç, ameliyat, çeşitli ilaçlar ve kemoterapi tedavisini içinde barındırmaktadır.
Hastayı, yoran ve yıpratan daha çok psikolojik süreçtir. Psikolojik süreci oluşturan evreleri şöyle sıralayabiliriz;
İnkâr evresi; hastanın kanser tanısıyla başlar, kişi kanser tanısı aldığına inanmaz, inanmak istemez.Kişi için kanser tanısı almış olmak oldukça güçtür.
Öfke evresi; kişi kanser teşhisiyle baş başa kalır ve sürekli zihni ‘neden ben? bu hastalığa ne sebep oldu.? gibi sorular ile meşguldür. Zihninde var olan sorular ile baş etmeye çalışan hasta, çevresinin sürekli yanında olmaya çalışmasından, rahatsızlık duyabilir, sorularına cevap bulma arayışındadır ve genelde yalnız kalmak ister.
Pazarlık evresi; bu evrede kişi kendi ile bir hesaplaşma içine girmektedir. Hastalığın kendi yaptığı bir şeyle ilgili olduğunu kısmen kabul etmiştir. ‘Sigarayı bıraktım, kanseri yeneceğim.’ gibi bir hesaplaşması vardır. Bu evre, hastanın tedaviye uyumunu kolaylaştırmaktadır.
Depresyon evresi; tedavinin başlamasıyla birlikte, hastanın hayatı ve düzeni ciddi anlamda değişir, hastalık hayatının merkezindedir bu yüzden kişi kendini umutsuzluk ve çaresizlik içinde bulabilir.
Kabullenme evresi; depresyon evresinden sonra kabullenme evresi başlar, bu evrede hastalar kendilerini ne üzgün ne de kızgın hissederler, bu dönemde tedaviye uyum sağlarlar, psikolojik olarak süreci kabul ederler.
Tedavinin başlaması ve ilerlemesi ile birlikte, kanserin sınırlayıcı etkileri ile hasta maddi ve manevi olarak kayıp ve yas duygusu yaşamaya başlayabilir ayrıca umutsuzluk, çaresizlik duygusuna düşerek, başkalarına yük olma duygusu oluşabilmektedir. Kişinin yaşadığı hastalık ile baş edip edemeyeceği içinde bulunduğu durumun belirsiz olması, psikolojik olarak kişinin yorulmasına sebep olmaktadır.
Tedavi süresinde, hastanın geçirmekte olduğu ameliyat, kemoterapi ve kullanılan ilaçların yan etkileri, kişiyi tedavi hakkında umutsuzluğa düşürebilmekte ve hastalığı hakkında gerçekçi olmayan fikirler edinmesini sağlayabilmektedir. Kanser hastalarının aile ve yakın çevresine bu noktada büyük görev düşmektedir.
*Hastaların başta kendilerine olmak üzere hastalığı ile baş edemeyeceğine dair inançlarına yönelik olan düşüncelerinin, bu durumu yaşayan herkesin sahip olabileceğini ifade etmelerini, ona inandıklarını, her koşulda yanında olduklarını hissettirmeleri ve ifade etmeleri gerekmektedirler.
*Hastaya acıyarak bakmamaları, hastadan herhangi bir şey saklamamaları, hastalığı ile ilgili her ayrıntıyı hasta ile paylaşmaları gerekmektedir. Hastalık öncesine göre, hastaya karşı tutum ve davranışların yapay olmamasına özen gösterilmelidir.
*Hastanın yaşadığı her duyguyu ifade etmeleri sağlanmalıdır çünkü bu süreçte hasta kendini ve duygularını gizleme, içinde yaşama eğilimi göstermektedir.
*Hastalığı, hayatının merkezinden olabildiğince uzaklaştırmak ve hastayı mutlu edebilecek, kendisine iyi gelecek kişiler ile bir araya getirmeye özen gösterin bu kanseri yenmiş kişiler ve oluşturduğu gruplar olabilir.
*Hastanın yaşadığı ortamda sürekli hastalığını konuşmamaya özen gösterin. Kişinin umut etmesini, pozitif düşünmesini destekleyecek ve yardımda bulunacak tutum ve davranış sergileyin.
*Hastaya iyi gelecek aktivitelere yönlendirerek cesaret verin.