Ergenlik Dönemi Nedir? Ne değildir?
‘Ergenlik; insandaki en kötü ve en iyi dürtülerin birbiriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı bir dönemdir. ’
G.STANLEY HALL
Bireyin gelişim süreci içerisinde, çocukluk dönemi bitimiyle beraber, sözü edilen dönemin başlangıcından fizyolojik, duygusal ve sosyal olarak erişkinliğe ulaşıncaya kadar geçen bir gelişim dönemidir.
Kız çocuklarında ergenliğe geçiş yaşı; 11-12 iken erkeklerde ergenliğe geçiş yaşı 13-15 yaş aralığından 17-21 yaşlarına kadar sürmektedir.
Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik arasında çok önemli bir geçiş dönemi olup, bireyselliğin ve yetişkin kimliğinin kazanıldığı yeniden doğuş dönemi olarak nitelendirilebilir.
Ergenlik dönemi en belirgin özellikleri, duygu değişimlerinin çok sık olmasıdır. Somut düşüncelerden daha çok soyut düşünme sürecine geçiş ile birlikte, ani öfke patlamaları yaşamaları, anlaşılmadığına ilişkin yargıları, umutsuzluk ,huzursuzluk ve tedirginlik hissetmeleri ile birlikte bu dönemde sıklıkla ergenler, ‘ ben kimim ve nasıl hissediyorum’ sorularına ilişkin cevaplar bulmaya ihtiyaçları vardır.
Sivilcelerin ve yağlanmanın artması, ses değişiklikleri, kilo artışı ve vücutlarında oluşan belirgin değişimlerin olduğu bu süreçte, ergenler fiziksel görünümlerinden genellikle hoşnut değillerdir ve kendilerini beğenmeme duygularını geliştirebilmektedirler. Karşı cinse dair hissettikleri duyguları fark etmeye başladıkları bu dönemde, bir yandan kendilerini cesur ,duygularını ifade etmeye yönelik davranmaya istek duyarken, bir yandan ise fiziksel değişimlerin getirdiği kendilerini beğenmeme duygusu ile başa çıkmakta zorlanabilmekle, bu durumun arkadaş ve sosyal çevrelerinde problem yaşamalarına sebep olmaktadır.
Fiziksel ve duygusal değişimleri yönetmede güçlük yaşayan ergenler, bu dönemde özellikle gelecek kaygısı ile baş etmeye çalışmaktadırlar. Doğru meslek seçimi, girilen sınavlar, başarılı olmak için hem içsel süreçlerinde hem de ailelerinin beklentilerine yönelik verdikleri mücadele, onlar için zorlayıcı olabilmektedir. Zorlayıcı bu etkiler, okuldan ve derse karşı olan ilgilerinin azalmasına, ders çalışma motivasyonun düşmesini belirleyen sebepler olarak gösterilebilir.
Problemlerle başa çıkamama, düşük benlik algısı, panik kaygısı, başarısızlık, onaylanmama, reddedilme, cezalandırılma korkusu, sistem ve otorite figürleri ile problemler, başkalarından kolaylıkla yardım talep edememe veya yardımı reddetme, marjinal gruplara özenme, alkol, madde bağımlılığı, intihar ve kendine zarar verme eğilimleri ile depresyon bu dönemde sıklıkla görülebilmektedir.
Ergenlik süreci, her bireyin deneyimlediği olağan gelişimsel bir süreçtir. Her bireyin, bu süreci problemli geçireceğine dair bir önyargısı vardır ancak ergenlik dönemi olumsuz bir süreç değil aksine bireyin gelişiminin normal olduğunu gösteren, duygu ve davranışları yönetme becerisi kazandırmaya fırsat sunan bir süreçtir. Ergenlik dönemini üstesinden gelinemeyecek bir sorun haline getiren, bireylerin inanç ve bakış açısıyla birlikte işlevsiz davranış kalıpları geliştirmiş olmalıdır.
Bireyin yetiştiği ve geliştiği birincil derece akrabaları ile olan ilişki oldukça önemlidir.
Ebeveyn ’in kullandığı otorite şekli ile çocuk yetiştirme tutum ve davranışları, bu dönemde ergenin problem yaşaması ve baş etmesine yönelik davranış geliştirmesini belirleyen unsurlardır.
Aşırı otoriter, baskıcı aile tutumu ile ihmalkar tutum ve davranış sergileyen ailelerin yetiştirdiği ergenlerde; depresyon ,intihar ,bağımlılık ve kendine zarar verme davranışları bu dönemde görülmektedir.
Derecelendirilerek özerklik verilen, desteklenen yetkin aile tutumu; ergenin sorun yaşadığı otorite figürüne karşı direncinin kırılmasını sağlamaktadır. Otoriteyle yani anne ve babayla arasında kaybolan otorite algısı yerini sınırları olan, aynı zamanda destekleyen, onay veren, ergenin birey olduğunu kabul ettiklerini sergileyen davranışlar, ergenin içinde bulunduğu duygu durumu ile yüzleşerek, baş etmesini destekler böylelikle ergenin kendisine ve ailesine olan güvenin artarak oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Ergenlik dönemi; iki tepeyi birbirine bağlayan köprü gibidir. Ergen, köprüden geçmeden önce, köprünün sağlamlığını test edecektir, zaman zaman yüksekte olduğu için kaygı duyacak, endişelenecek, geri çekilmek isteyecektir bu sebeple köprüden geçiş, her ne kadar ergenin adım atma biçimine bağlı olsa da , köprünün sağlamlığıyla da ilgilidir. Köprü; rahat geçiş için tüm şartları sağlıyorsa, ergen zarar görmekten korkmadan rahat geçiş yapabilecektir. Ailelerin, sağlıklı bir köprü için zemin hazırladıkları ve sağlayabildikleri sağlıklı bir dönem geçirmeleri dileğiyle..
Psikolog & Çift ve Aile terapisti
CEREN YAĞCIKÖSEOĞLU