Corona Virüs'ün Psikolojik Etkileri
Bir anda hayatımızı tümüyle değiştiren, bizi, yaşamı durduran bir virüsten bahsetmek istiyorum; Corona Virüsü..
Gözle görülemeyen ancak insanların ölümüne yol açan bu virüs ile aylardır hem fizyolojik hem psikolojik bir mücadele vermekteyiz.
Milyonların doğrudan sağlığını etkilerken, dolaylı olarak hayatımızın diğer alanlarını olumlu ve olumsuz yönde etkilediğini söylemek sanıyorum yanlış olmaz.
Sağlığımızı, ekonomiyi ,günlük yaşamımızı, kişilerarası ilişkimizi, kendimizle olan ilişkimizi derinden etkiledi.
Günlük rutinimizin bir anda değişmesiyle , yetişkinler için süregelen bir iş hayatından, çocuklar ve gençler için ise okul, üniversite yaşamından zorunlu olarak evde kalma sürecimiz başladı.
Özgürlük ihtiyacımız, karantinanın ilk günleri bizi oldukça zorladı, kendi kontrolümüzü kaybetmiş gibi hissettik zaman zaman. Bir anda yaşamımıza maske dahil oldu, hiç alışkın olmadığımız, önceleri ihtiyaç duymadığımız maske, zorunlu hale geldi. Bu sürece psikolojik olarak hazırlıksız yakalandık.
İçgüdüsel olarak, kimimiz hazır olmadığımız duruma bir şeklide adapte olurken, kimi birey bu sürecin zorunluluklarını sorguladı ya da görmezden gelerek eski yaşamına devam etmeyi tercih etti.
Virüs, bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızı hatırlattı. Kendi sağlığımız ve bir başkasının sağlığı için bizi en zorlayacak şeyi yaptırttı; sevdiklerimize temas etmemeyi.
Sevdiklerimize, yakınlarımıza sarılıp, onlara dokunmak bir sevgi ifadesi, sevgiyi paylaşma halidir.. Sarılıp, dokunan kişi kendisini ilişkilerinde bütün ve ait hisseder. Bütünlük ve aidiyet duygusu, yaşamdan keyif almamızı ve mutlu olmamızı sağlar. Ne yazık ki virüs, bize, kendimizi eksik hissettirdi çoğunlukla. Tabi ki yaşadığımız negatif duygularla bu süreçte ,başa çıkabilmek için yeni yollar keşfettik.
Kaygı, yalnızlık, eksiklik ve mutsuzluk duyguları en çok zorlandığımız duyguların başlıcaları oldu.
Kaygıyla baş edebilmek için kimimiz daha çok mutfakta geçirdi zamanını ; kendisini mutlu edecek yiyecekler yaptı. Kimimiz evde egzersiz yaptı.
Yalnızlık duygumuz ile baş edebilmek için kimimiz sosyal medyayı daha çok kullandı, daha çok sevdikleriyle iletişime geçti.
Kimimiz ise kendisini mutlu edecek yeni şeyler keşfetti. Önceden dinlemediği bir müzik türünü dinledi, önceden evde hiç denemediği bir aktivitede bulundu.
Eş ve çocuklarıyla daha çok vakit geçiren birey, kendisi ve ailesiyle daha kaliteli zaman geçirmenin yollarını araştırdı. Hem kendisine hem ailesine duygusal yatırım yaptı, ilişkisini besledi.
Ne yazık ki ilişkisinde sorun yaşayan bireylerin sorunları daha çok gün yüzüne çıkarken, kimileri sorunları yönetebildi ve sorun yönetme becerileri gelişti.
Önceleri evden çalışabileceğimizi, spor salonuna gitmeden spor yapabileceğimizi, yeni hobiler edinebileceğimizi, bu kadar uzun süre evde kalabileceğimizi ,sevdiklerimize sarılıp dokunamayacağımızı, isteklerimizi böylesine erteleyebileceğimizi düşünsek bunlarının mümkün olmayacağını söyleyebilirdik ancak bunların her birini yakından hissettik, deneyimledik ve yaşadık.
Karantina sürecinin; yapamayacağımızı sandığımız şeyleri yapabileceğimizi, sahip olduğumuz şeylerle yetinmeyi ve bundan mutlu olmayı öğrettiğini düşünüyorum.
Ceren YAĞCIKÖSEOĞLU